600milyon$ cirolu Yaşar Kaptan

TURKISHTIME 2005 Şubat 2008. Özgür Sagmal’ın Y.K. ÇEBİ röportajı

ÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK 42 SANAYİCİSİ VE 22. İHRACATÇISI. 600 MİLYON DOLAR CİROLUK KAPTAN ŞİRKETLER GRUBU’NUN KAPTANI 70 YAŞINDA AMA BUGÜNE KADAR MEDYAYA HİÇ KONUŞMADI. YAŞAR KAPTAN ÇEBİ BAŞARI ÖYKÜSÜNÜ İLK DEFA TURKISHTIME’A ANLATTI.
Mütevazı bir işadamı var karşımızda. 600 milyon dolar ciro yapan bir şirketin sahibi olsa da alçakgönüllülüğünden, yardımseverliğinden ve sadeliğinden hiçbir şey yitirmemiş bir Anadolu insanı. Çevresindeki herkesin Yaşar Kaptan diye hitap ettiği Yaşar Kaptan Çebi. Göz önünde olmayı sevmediği, hatta aklına bile getirmediği için bugüne kadar hiç röportaj vermemiş Yaşar Kaptan. 70 yaşına rağmen işlerinin başında. Hem de işin en sıcak noktasında. Demirler eritilirken binlerce derecelik ark ocağının başında veya hurdalar kamyonlara yüklenirken limanda güneşin altında. Şirketin merkezi İstanbul’da Barbaros Bulvarı’nda, ama O’nun ofisi Marmara Ereğlisi liman tesislerinde. Tam manasıyla bir barakanın içinde Yaşar Kaptan’m ofisi. Neredeyse buradan hiç ayrılmıyor Yaşar Kaptan. Öğlen yemeğini bu barakanın yanı başındaki çardağında yiyor. Çocukları için Salacak’ta boğaz manzaralı ev almış ama kendi evi tabii ki Marmara Ereğlisi’nde. “İşlerimizi Karabük’te kurduk, 70lerde İstanbul’a geldik, Çorlu’da büyüttük ama hep içimde Trabzon var” diyor Yaşar Kaptan. Trabzonspor’u da hem gönülden hem de maddi olarak destekliyor. Yardımseverliği Trabzon’da, Karabük ve Tekirdağ’da çok nam salmış. Kurduğu “Tekirdağ Şafak” gazetesiyle basın işine de girmiş ama “70 yaşındayım, ilk defa biri benimle mülakat yapıyor” diyor. İşte Türkiye’nin dev demir çelik üreticisi Yaşar Kaptan Çebi’nin ilk röportajı.

Turkishtime: Son yılların en popüler sanayi kollarından birisi hiç kuşkusuz demir-çelik. Siz de 600 milyon dolarlık cironuz ile bu alanın büyük oyuncuları arasındasınız. Demir çelik endüstrisinin hangi alanlarında varsınız?

Yaşar Kaptan Çebi: Entegre iş yapıyoruz biz. Dünyanın dört bir tarafın-dan hurdalar gemiler ile Marmara Ereğlisi’ndeki limana geliyor. Bu limana boşaltılan hurdalar buradan kamyonlarla sahilden beş kilometre uzaklıktaki tesislere getiriliyor. Burada eritilerek kütük demire çevriliyor. Kütük demirlerin bir kısmı direk satılırken bir kısmı da Çorlu ve Karabük’teki tesislere gidiyor ve orada inşaat demirine dönüşüyor. Çorlu tesisi daha çok iç piyasaya çakşırken Karabük daha çok ihracata çalışıyor. Ama toplama baktığınızda üretimimizin yüzde 90’ı ihracata yönelik. Dünyanın neresinde fiyat uygun olursa oraya ihracat yapıyoruz.

Bu kadar büyümenizin gerçek sebebi ihracata yönelmeniz mi, yoksa başka bir şey mi?

Ben bu kadar büyüme taraftarı değildim. Ama çocuklarım zorladı beni. 1980’lerin ortasında küçük oğlum askerden yeni dönmüştü “Ben yatırım yapıp işi büyüteceğim” dedi. “Ben yokum” dedim. “Ben yaparım” diye tutturdu. Baktım ki kararlı. Yazdık çizdik planladık ve Çorlu’daki yatırımı yapmaya karar verdik. Yoksa çok daha önceden büyüme imkanımız vardı. İskenderun’a 1975 yılında demir çelik fabrikası kurmak için gittim, engeller çıktı. Daha kimse İskenderun’un demir çelik açısından öneminin farkında değildi. İran’a demir çelik fabrikası kuracaktım savaş patladı. O dönemde de Çorlu’daki tesisi kurabilirdim.

Önümüzdeki dönemde yatırımlarınızı büyütme planınız var mı?

Sektörde birçok arkadaşımız yatırımlarını büyütüyor. Biz de büyütmek istiyoruz. Ama bana göre asıl yatırım, kapasiteleri artırmak için değil çeşitlendirmek için olmak. Kalın profil, kalın ray çekilmesi için bu yatırımlar yapılabilir.

Bu kadar büyük olmanıza rağmen, Erdemir Ortak Girişim Grubu’na neden katılmadınız?
Biz bu grup oluşurken başta vardık. Hatta birçok firmanın da bu gruba katılmasına ön ayak olduk. Ama sonra firmaların ortaya 50’şer milyon dolar koymaları gerektiği kararlaştırıldı. Biz ancak 5 milyon dolar koymayı düşünüyorduk. Bu meblağ bize yüksek geldi. Daha yeni 20-25 milyon dolarlık bir yatırım yaptık, bir de 45 milyon dolarlık enerji yatırımız var. Birçok kuruluşa karşı büyük sorumluluklarımız var. Bu yüzden biz daha sonra çekildik.

Ne değişti de demir çelik sektörü Türkiye’de son zamanlarda bu kadar hızlı bir gelişim sergiledi?

Sektörde birçok arkadaşımız yatırımlarını büyütüyor. Biz de büyütmek istiyoruz. Ama bana göre asıl yatırım, kapasiteleri artırmak için değil çeşitlendirmek için olmak. Kalın profil, kalın ray çekilmesi için bu yatırımlar yapılabilir.

Türkiye’deki üreticilerin ihracata yönelmesi firmaları uluslararası demir çelik piyasasının içine soktu. Eskiden sadece iç piyasaya çalışıyordu firmalar ve iç pazar da çok sınırlıydı. Ama dışarı açılmayla çok hızlı bir ilerleme oldu. Dış piyasalar rekabeti, rekabet de büyümeyi getirdi. Üreticiler Avrupa’dan büyük tesisleri alıp getirmeye başladılar. Mesela biz de İtalya’dan büyük üretim hatları aldık, şu anda kuruyoruz. Bir vardiyada bin ton üreten bir haddehane hattı. Günde üç vardiyada 3 bin ton, yılda bir milyon tondan fazla eder. Maliyeti de düşürüyor bu yeni tesisler. Demiri 15 dolar daha ucuza çekiyorsun. Bu malı da dışarıya özellikle ABD’ye satabiliyorsun.

Liman sadece sizin için mi çalışıyor?

Burası bizim işlerin dışında Trakya Cam’a çalışır. Cam kumu getirirler. Fil-maşin getiren çivi üreticisi arkadaşlar da var. Un yüklemeleri de yapılıyor. Yılda aşağı yukarı 300-350 bin ton kadar bizim dışımızda iş yapılıyor. İzinlerini aldık yakında burada da büyük bir yatırıma başlayacağız. 300 metre uzunluğundaki iskeleyi 500 metreye çıkarıp Ro-Ro gemilerine açacağız. Bandırma ile Marmara Ereğlisi arasında Ro-Ro hatları işleyecek.

Piyasayı nasıl görüyorsunuz?

Bundan önceki üç sene önce bizdeki kriz zamanında Avrupa’da da bir durgunluk vardı. Orada da büyük bir yatırım yoktu. Ama son zamanlarda talep ciddi bir oranda arttı. Oradaki fabrikalar kendilerini yenilediler ve tam kapasite çalışmaya başladılar. Tabii bu bizim satışlara da yansıdı.

Bu sayede de ciddi miktarda cirolara ulaştınız…

Cirolar arttı ama bu bizim cebimize gitmiyor ki. Hurdanın tonunu 180 dolardan alıyorduk, 280-300’e almaya başladık. Tabii hammadde girdisi yüksek olunca cirolar da büyük oluyor. Türkiye’nin halihazırda 2-3 milyon ton hurda stoku var. Geri kalan 17-18 milyon tonunu da dışarıdan karşılıyor. Anlayacağınız ciro artarken üretim avantajınız da azalıyor. Türkiye’nin hurda aldığı Rusya’ya baktığınızda devasa tesisler görüyorsunuz. Yabancıların almasıyla bu tesisler mo-dernize edildi. Şimdi kapasiteleri arttı. Üretim için gerekli olan kömür ve doğal gaz, maden orada. Hurda da onların elinde maden de… Bu yüzden hurda fiyatları düşeceği zaman kütüğün fiyatını yükseltiyorlar.

Her büyük şirketin bir öyküsü vardır, siz nasıl girdiniz demir çelik işine?

Babam Trabzon’da kervancılık ve ticaret yapıyormuş. Cumhuriyet kurulduktan sonraki yıllarda demir ticaretine başlamış. O zamanlar Rus ordusunun I. Dünya Savaşı sırasında yaptıkları çıkarmadan kalan hurdalar varmış bol miktarda. Babam bunları toplayıp satmaya başlamış. 1952’ye kadar hurda ithalatı yasak olduğu için sadece yurtiçinde satış yaparken o tarihte iznin çıkmasıyla birlikte yurtdışına da satış yapmaya başlamış. Ben aslında pek bu işlerle uğraşmak istemiyordum. Futbol oynamak istiyordum ama babam müsaade etmiyordu. Futbol hevesimi 1959 yılında askere gidince aldım. Jandarma Gücü Takımı’nda oynadım. Askerden döndükten bir süre sonra babam vefat etti. Ben de mecburen işlerin başına geçmek zorunda kaldım.

Demir ticaretinden sanayiciliğe geçişiniz nasıl oldu?

Trabzon’daydık ve Karabük’e mal almaya gidiyorduk. Karabük’teki büyük tesisleri görünce “Biz de bir tane kuralım” dedik ve 1964 yılında 10 bin ton kapasiteli bir haddehane kurduk. Bu tesisin kapasitesini 1974 yılında 10 katına yani 100 bin tona çıkardık. 1975 yılında İstanbul’a geldik ve Perşembepazarı’nda bir ofis açtık. Kütük demiri o dönemde ithal etmemiz gerekiyordu. Bu yüzden böyle bir ofise ihtiyaç duyduk. Yıllarca tesislerimizi yenileyerek işlerimize devam ettik. Ama asıl büyümemizi 1987 yılında Çorlu’da gerçekleştirdik. Yılda 300 bin ton kapasiteli bir tesis kurduk. Türkiye’de doğal gaz ile çalışan ilk tesisi biz kurmuş olduk.

Trabzonlusunuz ama ilinize ve bölgenize yatırım yapmamışsınız…

Ne Trabzon ne de Giresun ve Rize’de böyle bir yatırımı yapacak saha bulmak mümkün değil. Eskiden Trabzon’da parayı kazanıp başka yerlere gidenlere kızardım. Ama sonradan ben de Karabük’te tesis kurunca anladım ve hak verdim. Bu şehirler bizim eriştiğimiz enerjiye dar gelir. Ben mesela bu limanı burada kurma-saydım bu kadar büyüyemezdim. Limanlarda ton başına 7-8 dolar liman masrafı alıyorlardı. Bir de yavaş çalışıyorlardı. Keyfi uygulamalar da oluyordu. Şimdi devletin limanında 5 günde yaptırdığım işi kendi limanımda bir günde yapıyorum. Masrafı da ton basma 1-2 dolar.

Hep demir çelik işinin çevresindeki işlerle uğraşmışsınız. Başka sektörlerde yatırımı hiç düşünmediniz mi?

Biz demir çelik dışında sadece gemi işine girdik. Gemi işletiyoruz. Bizim işte yatırım çok önemlidir. Yatırımda geride kalırsanız çabuk kaybedersiniz. Onun için hep bu işe yatırım yapıyoruz. Yatırımlarımız da pahalı işler olduğundan cebimize çok da bir şey kalmaz. Mesela şimdi İÇDAŞ (Çelik Enerji Tersane Ulaşım Sanayi A.Ş.) 250 tonluk bir ocak yapıyor. Biz ise 110 tonluk bir ocakla çalışıyoruz. Anlayacağınız sektörün önünde büyük bir çekici güç var. Bu durumda başka sektörlere yatırımı pek düşünemezsiniz.